'I tako ovi stari neprijatelji, Doktor i Tišina, 'stadoše rame uz rame na poljima Trenzalora.'
O çok eskiden düşman olanlar, Doktor ve Sessizlik,...Trenzalore arazilerinde sırt sırta verdiler.
Sutra ćemo se boriti rame uz rame, moj kralj i ja.
Yarın omuz omuza savaşacağız. Kralım ve ben...
Do jučer smo sputavane bile, i rame uz rame se plašile.
Pranga dönemini kapatacağız - Bayan Banks. Omuz omuza dövüşeceğiz
Samo nas dvoje, licem u lice, rame uz rame.
Sadece ikimiz, gözlerden uzak, baş başa.
I govoreći kao prijatelj... koji se 15 godina borio rame uz rame s vama, nedostajat će mi podrška koju ste davali kraljevskoj policiji Hong Konga.
Ve sizinle on beş yıl boyunca savaşan silah arkadaşınız olarak söylüyorum ki... Hong Kong kraliyet polisine verdiğiniz sarsılmaz desteğin eksikliğini çok çekeceğiz.
U ponedjeljak ujutro, u 09:00 250.000 Komandosa i 250.000 Gorgonita će se boriti rame uz rame sa djecom iz cijelog svijeta, pokušavajući odvojiti mame i tate od novca iz njihovih novčanika.
Pazartesi sabahı, saat dokuzda... 250.000 Komando ve 250.000 Gorgonit, birsürü çocukla birlikte... anne ve babalarının para harcamalarını sağlamak için... omuz omuza çarpışacak.
Ali ne znam želim li se boriti rame uz rame s kvekerom.
Nadbiskup rame uz rame s pola lraca iz Five Pointsa.
Başpiskopos, Five Points'teki İrlandalıların yarısına sahip çıktı.
Djelo rame uz rame sa Sikstinskom kapelom.
İşte orada Sistine Chapel ile birlikte.
Zapravo Protos i ja smo se dogovorili, da pristupimo mornarici Sirakuze, rame uz rame.
Çocukluğumuzda, Proteus'la kraliyet donanmasına katılıp... Syracuse'a omuz omuza hizmet etmekten söz ederdik.
Ulazak u zadnji krug, evo ga Lucky Day rame uz rame sa Morskim Boskvitom.
Bak kazanacak. Koş koş. Lucky Day finale yaklaştı.
'Zatim su nacije potpisivale sporazume sa nacijama, i to je poput domina dovelo do toga da su neki engleski momci rame uz rame koračali Francuskom, 'na jedan strašan dan... '
Bu olay, birbirleriyle anlaşmaları olan uluslara yol gösterdi. Domino taşlarının yuvarlanması gibi. Bazı gençler, berbat bir günde İngiltere'den yola çıkıp Fransa'ya ilerlediler.
Stajat ću tamo, rame uz rame s tobom i zauzeti stav.
Orada, seninle kol kola olacağım. Direneceğim.
Starka se moglo uvijek naci rame uz rame sa svojim radnicima, s pijukom u njegovim snaznim rukama.
Stark'ın kendisi elinde bir balta ile her zaman işçilerinin yanında görülebiliyor...
Već se dvije godine borimo rame uz rame.
Biz iki yıldır sahada omuz omuza savaşıyoruz onlarla.
Babe Ruthless i Iron Maven, rame uz rame.
İşte Acımasız Fıstık ve Demirbilek Maven, başa baş gidiyorlar.
Borili smo se rame uz rame, služili zajedno daleko od doma i izgledalo je da će to trajati...zauvijek.
Birlikte savaştık. Evimizden uzakta birlikte hizmet ettik. Bu sanki sonsuz gibi geliyor.
Služila je Rahlu, i borila se rame uz rame, sa D'harancima godinama.
Yıllarca Rahl'a hizmet etti ve D'Haranlarla omuz omuza savaştı
U "grozdovima"je velika gužva i iako su međusobno stranci, svi će biti rame uz rame priljubljeni jedno uz drugo.
Tünek o kadar kalabalık ki birbirine yabancı olanlar bile omuz omuza kıvrılıp uyuyorlar.
Ljudi i Posjetitelji rade rame uz rame kako bi izgradili tisuće ovakvih centara, stvarajući radna mjesta i pomažući napretku u cijelom svijetu.
İnsanlar ve Ziyaretçiler bu merkezlerden binlercesini yapmak için omuz omuza çalışacaklar. Yeni iş imkanları yaratıp Dünya'nın refaha kavuşmasına yardım edecekler.
Borili smo se rame uz rame.
Bir akşam üzeri yan yana savaşmıştık.
3 generacije ponosnih Doyleovaca, rame uz rame.
Üç generasyon Doyle erkekleri omuz omuza çalisir.
Vidiš, u prošlosti, kad god bi otišli u rat, uvijek smo se borili rame uz rame.
Bak geçmişte biz hep mücadele ettik. Hep yan yana savaştık.
Izdržali smo zajedno, rame uz rame, kao što susjedi i trebaju u ovakvim vremenima.
Böyle zamanlarda bir kasabanın yapması gerektiği gibi omuz omuza durduk.
Bit ćemo potrebni obojica, rame uz rame, u vrijeme kada smo udaljeniji nego ikada.
Birlikte hareket etmemiz gerekecek hem de birbirimizden daha uzak olamayacağımız bir dönemde.
Uglavnom, jedne večeri, pri razgovoru rame uz rame s Monsieurom Jeanom, što mi je postala navada, zamijetio sam novopridošlicu u našem društvu.
Velhasılıkelam, bir akşamüstü, Mösyö Jean ile her zamanki gibi dirsek dirseğe laflarken aramıza yeni bir misafirin katıldığını fark ettim.
Marsac i ja znali smo da ćemo umrijeti, ali smo se borili rame uz rame, bez obzira na to, kao vojnici.
Marsac ile ikimiz öleceğimizi biliyorduk ama yan yana, savunmasız, asker gibi savaştık.
Da, da, vrlo je lako da nas vidim rame uz rame kako idemo kroz život.
Evet, evet, ikimizi hayat yolculuğunda, yan yana görüyor olmak çok kolay.
Kralj Pakla i Dean Winchester, rame uz rame.
Evet! Cehennemin Kralı ve yanında Dean Winchester.
"Zajedno, pobijedit ćemo opaku vješticu rame uz rame?"
"Birlikte kötü cadıya karşı omuz omuza savaşacağız" mı dediniz?
Mogle bi da pokrenemo revoluciju, rame uz rame.
Birlikte yan yana bir devrimi başlatabiliriz.
Tokom rata, rame uz rame borila sam se sa Kapetanom Amerika.
Savaşta Kaptan Amerika'yla yan yana mücadele verdim.
Dugane, borio si se rame uz rame s Kapetanom Amerikom?
Senin başının altında çıktı hep. Dugan, Kaptan Amerika'yla omuz omuza çarpıştın, değil mi?
Bilo je veoma plemenito od tebe stati uz rame uz rame za ljude, na takav nekarakteristični dramatični način.
İnsanlar için göğüs germen çok asilce bir hareketti. Hiç karakterine uymayan köklü ve dramatik bir şekilde.
Ne, jako sam ponosan što samo radimo rame uz rame.
Hayır, seninle çalışmaktan gerçekten gurur duyuyorum.
smo radili rame uz rame u laboratoriju, povremeno ćemo podići pola litre... ili šest... gledajući nogomet...
Laboratuvarda yan yana çalıştık. Ara sıra birer bira içerdik. Ya da 6'lı.
Ali ako hodamo rame uz rame, čak dodirujući se ramenima, to nije problem.
ama omuz omuza yürüsem hatta omuzuna dokunarak yürüsem sorun yok
Prošle godine bila sam u Nairobiju u predgrađu Korogocho - naziv koji u doslovnom prijevodu znači "stajati rame uz rame".
Geçen yıl, Nairobi'de Korogocho adındaki yoksul mahalledeydim. Korogocho, tercüme edildiğinde "omuz omuza durmak" anlamına geliyor.
Campbell's je stvorio Prego, a Prego je u ranim 80-ima bio rame uz rame s Raguom, koji je bio prevladavajući umak za špagete u 70-im i 80-ima.
Campbell Prego'yu üretiyordu ve Prego, 80'lerin başında, 70'ler ve 80'lerin baskın spagetti sosu olan Ragu'nun yanında zorlanıyordu.
Na plovilu su bile obitelji, stisnute rame uz rame, stopala uz stopala.
Bu teknede aileler vardı, omuz omuza ve ayak ayağa sıkışmışlardı.
A evo i hranidbenih faktora koji idu rame uz rame sa spomenutim lijekovima.
Burada da, beslenme faktörlerinin ilaçlarla başa baş gittiğini görebilirsiniz.
7.0659048557281s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?